Okullardaki Akran Zorbalığı Sanal Ortamlara Da Taşınıyor
Ünlü, AA muhabirine, çocukların sanal ortamda birbirine uyguladığı akran zorbalığını ve bununla mücadele yöntemlerini değerlendirdi.
Sıklıkla çocuklar arasında karşılaşılan akran zorbalığı kavramının, herhangi biçimde güçlü veya avantajlı pozisyonda bulunan bir çocuğun, diğerlerine karşı üstünlük kurma mücadelesi olduğunu belirten Ünlü, bu mücadelenin genellikle sözlü veya psikolojik olarak, zaman zaman da şiddeti bulan fiziksel çatışmalarla ortaya çıktığını kaydetti.
Ünlü, eskiden zorbalığın sadece arkadaşların sosyal çevrelerinde kendini gösterdiğini, ancak dijital kullanımların artmasıyla bunun sanal ortamlara taşındığını ve siber zorbalıkla iç içe geçtiğini dile getirerek, "Akran zorbalığı maalesef günümüzde çok şekilli bir hal aldı. Önceden sadece okul ve arkadaş ortamında görülen akran zorbalığına bugün sosyal medyada da sıkça rastlamak mümkün. Geleneksel akran zorbalığı, yerini dijital platformlardaki zorbalık türlerine bırakıyor." dedi.
Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütünün (OECD) PISA 2018 programı kapsamında 2022'de yayımladığı bir rapora göre, Türkiye'deki öğrencilerin yüzde 24'ünün her ay akran zorbalığına ya da buna bağlı siber zorbalığa maruz kaldığını ifade eden Ünlü, bu rakamın öğrencilerin neredeyse 4'te birinin akran zorbalığı ve buna bağlı siber zorbalığa maruz kaldığı anlamına geldiğini aktardı.
Ünlü, çocukların sanal ortamda, birbirlerine yaptıkları zorbalığın, alaycı içerikler, videolar ve paylaşımlarla ortaya çıktığına değinerek, şöyle devam etti:
"Siber akran zorbalığına uğrayan çocukların neredeyse yüzde 70'i zorbalık yapan kişileri çevrim dışı hayatlarında da tanıyor. Bu çocuklar okul, mahalle arkadaşları, yakın çevrelerinden tanıdıkları veya akranları olabiliyor. Dijital ortamda çocukları 'zorbalayan' içerikler, hızlıca yayılıyor, bu içerikler çocuğu zor durumda bırakabilecek materyallerden besleniyor. Lakap takılan, dalga geçilen, alay edilen paylaşımlar veya içeriği uygun olmayan bir video örneğin. Bunlara maalesef sıkça rastlıyoruz internet ortamında. Okulların açık olduğu bu dönemde yine bunların artacağı, daha fazla dolaşıma sokulacağı gibi bir gerçek söz konusu."
Sanal dünyadaki zorbalığın, hem yayılım hızı hem de aldığı olumsuz etkileşimin fazlalığıyla, geleneksel zorbalık türlerinden daha fazla psikolojik tahribata yol açabileceğine dikkati çeken Ünlü, şu ifadeleri kullandı:
"İçeriklerin hızlıca yaygınlaştırılması, istenilmeyen şekillerde bu görüntülerin, materyallerin kullanılabiliyor oluşu çocuklar için büyük ve geleneksel zorbalık türlerinden farklı bir tehdit konusu. İçerikler bir şekilde internet ortamından kaldırılabiliyor fakat bunların çocuklar üzerinde bıraktığı tahribat ölçülebilir değil. Bu etki çocuktan çocuğa farklılık gösterebileceği gibi ne zaman veya nasıl bir yıkıma yol açacağı da öngörülebilir değil. Dijital platformlardaki akran zorbalığına da en az geleneksel zorbalık türleri kadar dikkat etmek, göz ardı etmemek gerekiyor."
Ünlü, özellikle okulların açık olduğu dönemlerde akran zorbalığında artış gözlendiğini, bunun normalleştirilmemesi gerektiğini, aksi taktirde çocuklarda psikolojik sorunlara yol açabileceğini vurgulayarak, "Akran zorbalığı, fiziksel, psikolojik veya ruhsal şiddete maruz kalan çocuk açısından ciddi problemleri beraberinde getirebiliyor, ilerleyen yıllarda görülebilecek daha büyük psikolojik bozukluklara, öz saygı yitimiyle ilişki bazlı problemlere neden olabiliyor. " diye konuştu.
Derya Gül Ünlü, akran zorbalığının çok çeşitli bir hal almasının, bununla mücadele yöntemlerini de değiştirdiğine işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
"Zorbalıkla mücadelede genelde cezalandırıcı stratejiler tercih ediliyor. Bu hem okulda hem de sosyal yaşantısında zorbayı görmezden gelen etkisiz bir yöntem. Burada uzlaşı adını verdiğimiz ve hem zorbayı hem de mağduru, sürece erken yaşta dahil edecek bir sistemden bahsetmek gerekiyor. Çocukların arasını bulmak, sorunun kaynağının ne olduğunun ve bu davranışın neden yanlış olduğunun yapıcı bir şekilde ele alınması daha kıymetli. Yapıcı, uzlaşmayı önceleyen stratejilerle zorbalığa karşı bilinçlendirme sağlanabilir. Zorba bir çocuğa, zorbalığa uğrayan çocukları koruyup kollama görevini ya da bu bilinci aşılayabilecek bir sorumluluk vermek, yaptığının hata olduğunu anlamasını, empati kurmasını sağlayabilecek bir yöntemdir."
Uzlaşı yöntemlerinin, özellikle küçük yaştaki çocuklarda erken dönemde "yaptıklarının yanlış olduğunu öğrenme" bilincini oluşturacağını belirten Ünlü, bunun çocuğa, ilerleyen yıllarda bir başkasına ya da kendine yapılabilecek zorbalığın da önüne geçme duyarlılığını kazandıracağını söyledi.
Ünlü, uzlaşı ve rehberlik yöntemlerinin yanı sıra ailelerin de bu süreçte etkin rol oynaması gerektiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Rehberlik öğretmenlerimiz bu konuda önemli bir vazife üstleniyor fakat ailelerin, bu gibi vakalarda profesyonel destek almasında, zorbalığın türlerinin ve altında yatan sebeplerin incelemesinde fayda var. Ben özellikle ailelerin de sürecin içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum. Nasıl ki çocuk bir fiziksel rahatsızlıkla karşılaştığında buna bir şekilde çözüm aranıyorsa, çocuğumuz bir biçimde zorbalığa maruz kaldığında da bununla mücadele edilmeli. Bu asla görmezden gelinmemeli, normalleştirilmemeli, 'benim çocuğum yapmaz' dememeliyiz."